Your browser does not support JavaScript, You should enable JavaScript to use this website.

 Sayfamıza Hoşgeldiniz

Montessori Ekolünün Türkiyedeki Adresi Olarak
Herzaman Yanınızdayız 

Sevgi ve Mantık


Küçük oğlum gittiğimiz gezmelerden ayrılmaktan nefret ediyordu. Bu yüzden eve gitme zamanı geldiğinde dehşete düşmeye başlardım. "Onun ziyaret ettiğimiz mekandan ayrılmasını nasıl sağlayacağım?" diye kara kara düşünürdüm. Ne kadar kalırsak kalalım, daima gözyaşları vardı. Bu konu anneleri tüketen yoran önemli bir meseledir. Sınırlamalar koymanın zorluğunu anlıyorum. Çocuğumuzun acı çektiğini görmek kolay değil. Dahası, oyun alanından dışarıya doğru kucağımızda taşırken onları ağlatan biz olduğumuzu hissettiğimizde kendimize çok yükleniriz. Yani her zaman denediğim bir şeydir; net sınırlar vermek, çocuğa zaman tanımak ve üzüldüklerinde anlayış ve empati vermek arasındaki dengeyi bulmak. Malumunuzdur ki bu öyle her seferinde başardığımız bir şey değildir. Peki Montessori ortamında disiplin nasıl olmalı diye merak edersek ne ile karşılaşırız.

Montessori Tarzi Disiplin Nedir? (musamahakar mi otoriter mi) Aslında, Montessori tarzı disiplin yaklaşımı ne tam olarak “müsamahakar” ne de “otoriter” dir. Bu aslında çocukların belirli özgürlüklere sahip olduğu, bunun yanında açıkça anlatılan ve tutarlı sınırlar içinde bulunduğu bir yaklaşımdır. Bu, çocuklarımıza rehberlik ederken şefkatli, saygılı ve destekleyici olduğumuz anlamına gelir.

Sınırlarımızı belirlemede bizlere nelerin yardımcı olabileceğini daha yakından inceleyelim:

1. Net olmanın, yani sınırlarla ilgili kelimelerimizi 'açık' ve 'tutarlı' olarak söylemenin zor olduğunu biliyorum. Bir gün sabrımız olduğunu hissederken başka bir gün yorgun ve kendimizi reaktif hissedebiliyoruz.

Bu yüzden kendime yardımcı olarak bulduğum şey, açık ve net ev kurallarına sahip olmak. Kurallarımızı belirlerken çocuklarımızın gözlerini çevirmesine neden olacak kadar çok fazla değil. Ama evimizde neyin önemli olduğu konusunda yeterli olacak kadar kural olmalıdır. Bazı örnekler vereyim; “Bu evde birbirimize karşı nazik olacağız”, “Masada yiyoruz”, “Karşılıklı rıza ile kaba oyun oynayabiliriz” (bunu küçük çocuklarla bile kullandım ve tüm kelimeleri anlamasalar bile ne demek istediğimi anlıyorlardı), “Yumruklarını değil, kelimelerini kullan”

2. Sevgi ile sınırlar koymak yani çocuk seviyesine inmek; ciddi ama sevgi dolu bir ses kullanmak; bulunduğumuz yerden bağırmak yerine konuşmak için herhangi bir odayı seçmek; önce kendi öfkemizi yönetmek (nefes almayı veya gerekirse odadan çıkmayı unutmayın); çocuklarınızı üzgün / öfkeli / sinirli vb. olduğunda saygı ve empati göstermek; ve kontrolü kaybetmeleri durumunda onları tutmak veya güvende tutmak için oradalar bulunmaktır. Örneğin, parktan ayrıldıkları için üzüldüklerinde, ağlıyorlarsa, diyebiliriz ki, “Gerçekten parkta kalmak seni çok mutlu edecekti. Çok eğleniyordun! Seni anlıyorum. Ama gitme zamanı geldi. ”

3. Sebepler önemlidir. Bazen bir çocuk bize “Neden?” diye sorar ve biz “Çünkü öyle dedim” diye cevap veririz. Gerçekten yorgun olsak da ve kendimizi tekrar tekrar tekrar etsek bile, gerçekten bir limit belirlemenin ve bunu çocuklarımıza iletebilmemizin bir sebebi olduğunu düşünüyorum. Örneğin, “Bana vurmana izin veremem. Güvenliğim benim için önemlidir. Ama onun yerine bu yastığa vurabilirsin.”

4. Yetenek ve yaş akılda bulundurularak özgürlük miktarları (ve sınırları) çocuğun yaşına ve yeteneğine bağlı olacaktır. Belirlediğimiz sınırlar değişecektir ve çocuğumuz büyüdükçe değiştirilmesi gerekir. Genellikle çocuklara yaşlarıyla artan sorumluluklar verebilmeliyiz. Çocuklarımızı kontrol etmek istediğimiz için müzakereye karşı açık olma eğiliminde olmalıyız. Özellikle büyük çocuklarda - bir ev kuralının değişmesi gerektiği düşünülüyorsa, bunun tartışmaya ve hepimizin mutlu olacağı bir yol bulmaya açık olmalıdır. Örneğin, 2 yaşındaki bir çocuk iki uygun kıyafetten birini seçebilirken, büyük bir çocuk giymek istedikleri şeyleri hepsinin seçimlerini kendi yapacaktır. 2 yaşında bir çocuğun cadde boyunca yürürken bir yetişkinin elini tutması gerekirken, daha büyük bir çocuk tek başına yoldan geçebilmeyi öğrenir.

5. Çocuklarla mümkün olduğunca ortak ve birlikte çözümler bulmalıyız. İnsanlar özerkliğe sahip olduklarını ve kontrol edilmediklerini hissetmeyi severler, buna çocuklar da dahildir. Dır-dır ettiğimizde ve işleri çok fazla kontrol etmeye çalıştığınızda, isyan etmek isteyen veya fazla boyun eğen bir çocuğumuz olacaktır. Bunun yerine, onların ihtiyaçlarını ve kendi ihtiyacımızı karşılamanın bir yolunu bulmak için çocuklarımızla birlikte çalışalım.

Örneğin, “ Şuraya tırmanman gerekiyor sanırım. Ben de seni güvende tutmak istiyorum. Nasıl olduğunu henüz bilmiyorum, ama her iki ihtiyacı da karşılamak istiyorum.” Sınırları bir araya getirmek için çocuğumuzla birlikte çalışırken neler ortaya çıkabileceği konusunda şaşıracaksınız. Deneyin ve görün lütfen.

6. Çocuğumuzun güvenliğini sağlamak en ilk görevlerimizdendir. Sokakta yürürken ya da sıcak bir fırın yanında ya da elektriğin yanında olmak gibi güvenliğin söz konusu olduğu yerlerde, belirsizliğe yer yoktur. Onlara kuralımızı hatırlatırken, fiziksel bir şekilde onları tehlikeli bölgeden uzaklaştırmalıyız da. Böylece “Dokunmayın” veya “sokaktan uzak durun” demek gerçekten “o nesneden uzaklaşın” veya “sokaktan uzaklaşın” anlamına gelir. Öğretirken kendimizi çok tekrarlamalıyız ve her seferinde kuralın hala geçerli olup olmadığını çocuklar kontrol edecektir. Ancak onları fiziksel olarak tehlikenin yanından kaldırdığımızda mesajımızı daha açık bir şekilde alacakmış olacaklardır.

Unutmayınız ki limitleri belirlerken, çocuğumuzla güçlü bir duygusal bağlantı içinde olmak önemlidir. Çok fazla uyum sağlayamazsak, kurallara bir ara verip çocuğumuzun duygusal kovasını doldurmaya ve bağlantıyı yeniden kurmaya başlamalıyız.

Hem kendi mizacımızın
Hem de çocukların mizaçlarının
Farkında olmak

Mizaç Posteri

(Temperament Tools, Helen F. Neville, B.S., R.N.)

Bu posteri hem kendimiz hem de her bir aile bireyi, öğrencilerimiz ve arkadaşlarımız için değerlendirelim. Özellikle vereceğimiz kararlarda mizaçlara uygun hareket etmeye önem gösterelim. Çizgileri birer ölçü çizgisi olarak düşünerek işaretleyebilirsiniz. İşaretleriniz ortaya veya sola yakın oldukça ilişkileriniz kolay demektir. Sağa yakınlaştıkça işiniz zorlaşacaktır. Ama bunlar ileride sizi memnun edecek şeylere dönüşeceklerdir. Mizaca karşı savaşmaktansa uyumlu ve doğal bir dengede tutmada fayda vardır.

1. Hareketlilik
Düşük Enerji _________________Yüksek Enerji 

2. Uyum Yeteneği
Yüksek (esnek)_____________________Düşük 

3. Yeniliklere Yaklaşımı
Meraklı___________________________İhtiyatlı 

4. Sinir bozucu şeylere olan Reaksiyonu

Öğrenmekten vazgeçmeyen ve engellere karşı sabırlı _________________________Öğrenmeye ve engellere karşı kolay vazgeçen çabuk hayal kırıklığı yaşayan 

5. Duyguların Yoğunluğu
Olgun, yumuşak___________________Dramatik 

6. Halet-i Ruhiyyesi
Güneşli/kolayca yatışan________________________Ciddi/kasvetli 

7. İntizam
Ön Görülür şekilde Düzenli___________Düzensiz 

8. Hassasiyet
Düşük_____________________________Yüksek 

Mizaç (temperament) tabiat, yaradılış, huy anlamında kullanılmaktadır. Uyaranlara doğuştan yapısal olarak belli bir şekilde tepki verme eğilimidir. Mizaç alanları çocukluktan erişkinlik dönemine sabittir ve farklı kültür ve etnik yapılarda yapısal olarak tutarlıdır. Bireylerde görülen mizaç özellikleri yaklaşık %50 oranında kalıtılabilir. Genetik faktörler sıklıkla mizaç tipini belirler. Diğer taraftan mizacın zamanla kısmi ölçülerde değişme göstereceğine de inanılmaktadır.

Karakter, çocuğun büyürken kullandığı savunma mekanizmalarının, içsel mizaç eğilimlerine ve çevresel etkilere adaptasyonunun bir sonucudur. Karakterin kalıtımı daha zayıftır ve sosyo-kültürel öğrenmeden ılımlı düzeyde etkilenir. Karakter çocukluktan erişkinliğe adım adım olgunlaşır. Bu olgunlaşma önceki mizaç örüntüleri ve sosyokültürel eğitimle doğrusal bir ilişki içerisinde değildir. Karakter istemli amaçlar ve tutumlar çerçevesinde verilen yanıtlardır.

Kişilik (personality), yapısal etkenler, gelişimsel etkenler ve toplumsal deneyimlerden kaynağını alan, bireyin kendine özgü yaşam tarzı ve uyum modellerini belirleyen, içe sindirilmiş düşünüş, duyuş ve davranış kalıpları olarak tanımlanmıştır. Uzun bir zaman süresince kişiyi bir varlık olarak oluşturan, tanımlayan ve diğerlerinden ayırt eden özelliklerdir. Herkesin yaşam biçimi olarak bilinçli ve bilinçdışı yollardan geliştirdiği kökleşmiş davranış biçimleridir. Kişilik, kişi ile çevresi arasındaki düzgün, kararlı, sabit, karşılıklı bir ilişkiyi devam ettirrmek için kullanılır. Genetik ve yapısal faktörlerden etkilenir ve çocuğun erken dönem ebeveyn ilişkisi ve sosyal ortamlarla şekillenir. “Persona” kelimesinin sözcük anlamı “maske”dir. Persona, bireyin dış dünyadaki davranış ve diğerleriyle ilişki kurma tarzı olarak da tanımlanabilir. Kişilik özelliği, kalıcı, alışılmış, yineleyen davranışların toplamıdır ve zaman içinde tutarlıdır.

Konumuza dönersek mizacımız çok çeşitli davranışlarımızın altında yatar. Mizaç konusunu anlamak işimizi kolaylaştırır ve birçok davranış problemini önlememizi sağlar. Mizaçları anlamak başkalarını ve kendimizi sebepsizce suçlamayı önler. Her bir mizaç artıları ve eksileriyle birlikte gelir dolayısıyla biri diğerinden üstün bir mizaç vardır diyemeyiz.

www.montessoriturkish.info
 


Montessori Eğitimi ve Atatürk

Bir araştırma yapıldığında Montessori Eğitim Metodu ile ülkemiz Milli Eğitimi arasında uzun yıllara dayanan bir tanışıklık olduğu ancak her yeni dönem içinde değerini yeterince bulamadığı görülmektedir.
Modern Türkiye’nin kuruluşu sırasında Gazi Mustafa Kemal Atatürk konu ile yakından ilgilenmiştir. Dr. Maria Montessori’nin eğitim anlayışının ülkemiz öğretmenleri tarafından mutlak surette öğrenilmesini istemiştir.

Follow us